31 Mayıs 2013 Cuma

Memleketimden İnsan Manzaraları 2 – Nazım Hikmet RAN Şiirleri

MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI – 2

Atlantiğin dibinde upuzun yatıyorum, efendim,
Atlantiğin dibinde
dirseğime dayanmış.
Bakıyorum yukarıya:
bir denizaltı gemisi görüyorum,
yukarıda, çok yukarıda, başımın üzerinde,
yüzüyor elli metre derinde,
balık gibi, efendim,
zırhının ve suyun içinde balık gibi kapalı ve ketum.
Orası camgöbeği aydınlık.
Orda, efendim,
orda yeşil, yeşil,
orda ışıl ışıl,
orda yıldız yıldız yanıyor milyonlarla mum.
Orda, ey demir çarıklı ruhum,
orda tepişmeden çiftleşmeler, çığlıksız doğum,
orda dünyamızın ilk kımıldanan eti,
orda bir hamam tasının mahrem şehveti,
mahrem şehveti efendim,
gümüş kuşlu bir hamam tasının
ve koynuna ilk girdiğim kadının kızıl saçları.
Orda rengarenk otları, köksüz ağaçları
kıvıl kıvıl mahlukları deniz dünyasının,
orda hayat, tuz, iyot,
orda başlangıcımız, Hacıbaba,
orda başlangıcımız
ve orda hain, çelik ve sinsi
bir denizaltı gemisi.
400 metroya kadar sızıyor ışık.
Sonra alabildiğine derin
alabildiğine derin karanlık.
Yanlız ara sıra
acayip balıklar geçiyor karanlığın içinde
ışık saçarak.
Sonra onlar da yok.
Artık dibe kadar inen
kat kat kalın sular kati ve mutlak
ve en dipte ben.
Ben, upuzun yatıyorum, Hacıbaba,
upuzun yatıyorum dibinde Atlantiğin
dirseğime dayanmış,
bakıyorum yukarlara.
Avrupa Amerika’ dan Atlantiğin yüzünde ayrıdır
dibinde değil.
Gazgemileri gidiyor yukarda, çok yukarda, birbiri peşi sıra.
Omurgalarının altını görüyorum,
omurgalarının altını.
Dönüyor keyifili keyifli pervaneleri.
Dümenleri ne tuhaf suyun içinde
İnsanın tutup tutup kıvırası geliyor.
Köpekbalıkları geçti gemilerin altından,
karınlarını gördüm
ağızları da orda.
Gemiler şaşırdılar birdenbire,
herhalde köpekbalıklarından değil.
Denizaltı gemisi bir torpil attı, efendim
bir torpil.
Gemilerin dümenlerine baktım:
telaşlı ve korkaktılar.
Gemilerin omurgalarında imdat arar gibi bir hal vardı,
gemiler bir bıçak darbesinden en yumuşak yerini
karnını saklamak isteyen insanlara benziyorlardı.
Denizaltılar birden üç oldular, derken, altı, yedi, sekiz.
Gazgemileri düşmana ateş açarak
insanlarını ve yüklerini suya döküp saçarak
batmaya başladılar.
Mazot, gaz, benzin,
tutuştu yüzü denizin.
Bir alev deryasıdır şimdi yukarda akan,
yağlı ve yapışkan
bir alev deryası efendim.
Kıpkızıl, gömgök, kapkara,
arzın ilk teşekkülü hengamesinden bir manzara.
Ve denizin yüzüne yakın suyun içi allak bullak.
Köpürüp, dağılıp parçalanmalar.
Yukardan dibe doğru inen gazgemisine bak.
Gece uykuda gezenler gibi bir hali var:
lunatik.
Geçti kargaşalığı,
girdi deniz dünyasının cennetine.
Fakat durmadan iniyor.
Kayboldu ıslak karanlıkta.
Artık baskıya dayanamaz, parçalanır.
ve direği, efendim, bacası yahut
nerdeyse yanıma düşer.
Yukarda insanla dolu denizin içi.
Bir tortu gibi dibe çöküyorlar
tortu gibi çöküyorlar, Hacıbaba.
Baş aşağı, baş yukarı,
uzanıp kısalıyor, bir şeyler aranıyor kolları bacakları.
Ve hiçbir yere, hiçbir şeye tutunamadan
onlarda iniyorlar dibe doğru.
Birden bire bir denizaltı düştü yanıbaşıma.
Parçalanmış bir tabut gibi açıldı köprüüstü kaportası
ve Münihli Hans Müller dışarı çıkıverdi.
39 ilkbaharında denizaltıcı olmadan önce
Münihli Hans Müller
Hitler hücum kıtası altıncı tabur
birinci bölük
dördüncü mangada sağdan üçüncü neferdi.
Münihli Hans Müller
üç şey severdi:
1-Altın köpüklü arpa suyu
2-Şarki Prusya patatesi gibi dolgun ve beyaz etli Anna.
3-Kırmızı lahana.
Münihli Hans Müller için
vazife üçtü:
1-Çakan bir şimşek
gibi mafevke selam vermek.
2-Yemin etmek tabancanın üzerine.
3-Günde asgari üç çıfıt çevirip
sövmek silsilelerine.
Münihli Hans Müller’in
kafasında, yüreğinde, dilinde üç korku vardı:
1-Der Führer.
2-Der Führer.
3.Der Führer.
Münihli Hans Müller
sevgisi, vazifesi ve korkusuyla
39 ilkbaharına kadar
bahtiyar
yaşıyordu.
Ve Vagneryen bir operada do sesi gibi heybetli
Şarki Prusya patatesi gibi dolgun ve beyaz etli
Anna’nın
tereyağı ve yumurta krizinden şikayet etmesine
şaşıyordu.
Diyordu ki ona:
-Bir düşün Anna,
yepyeni bir manevra kayışı takacağım,
pırıl pırıl çizmeler giyeceğim ben.
Sen beyaz ve uzun entari giyeceksin,
balmumundan çiçekler takacaksın başına.
Tepemizde çatılmış kılıçların altından geçeceğiz.
Ve mutlak
hepsi erkek 12 çocuğumuz olacak.
Bir düşün Anna,
tereyağı, yumurta yiyeceğiz diye
top, tüfek yapmazsak eğer
yarın 12 oğlumuz nasıl muharebe eder?
Münihlinin 12 oğlu muharebe edemediler
çünkü doğamadılar,
çünkü henüz, efendim, Anna’yla zifaf vaki olmadan önce
bizzat harbe girdi Hans Müller.
Ve şimdi 41 sonbaharı sonlarında
dibinde Atlantiğin
benim karşımda durmaktadır.
Seyrek sarı saçları ıslak,
kırmızı sivri burnunda esef,
ve ince dudaklarının kıyılarında keder.
Yanı başımda durduğu halde
yüzüme çok uzaklardan bakıyor,
İnsanın yüzüne nasıl bakarsa ölüler.
Ben biliyoum ki, o bir daha görmeyecek Anna’yı,
ve artık bir daha arpa suyu içip
yiyemeyecek kırmızı lahanayı.
Ben bütün bunları biliyorum, efendim,
ama o bütün bunları bilmiyor.
Gözü bir parça yaşlı,
silmiyor.
Cebinde parası var,
çoğalıp eksilmiyor.
Ve işin tuhafı
artık ne kimseyi öldürebilir
ne de kendisi ölebilir bir daha.
Şimdi şişecek birazdan,
yükselecek yukarıya,
sular sallayacak onu
ve balıklar yiyecek sivri burnunu.
Ben
Hans Müller’e bakıp, Hacıbaba, bunları düşünürken
yanımızda peyda oluverdi
Liverpul Limanından Harri Tomson.
Gazgemilerinden birinde serdümendi.
Kaşları ve kirpikleri yanmıştı.
Gözleri sımsıkı kapalıydı.
Şişman ve matruştu.
Bir karısı vardı Tomson’un:
tavan süpürgesi gibi bir kadın,
tavan süpürgesi gibi, efendim, zayıf, uzun, titiz, temiz
ve tavan süpürgesi gibi münasebetsiz.
Bir oğlu vardı Tomson’un:
altı yaşında bir oğlan, Hacıbaba,
tombul mu tombul, pembe beyaz, sarı papa mı sarı papa.
Tuttum Tomson’un elinden.
Açmadı gözlerini.
“-Vefat ettiniz” dedim.
“-Evet ” dedi, “İngiliz imparatorluğu ve hürriyeti için:
Canım isterse, harp içinde bile Çörçil’e sövmek hürriyeti
ve canım istemese de aç kalmak hürriyeti uğruna.
Fakat değişecek hürriyette bu son bahis,
harpten sonra artık işsiz ve aç kalacak değiliz.
Planı hazırlıyor Lordlarımızdan biri.
Adalet: ihtilalsiz.
Ben İngiliz İmparatorluğu’nu dağıtmaya gelmedim, dedi Çörçil.
Ben de ihtilal çıkarmaya gelmedim:
buna Kenterburi başpiskoposu
bizim tredünyonun reisi
ve karım razı değil.
Ay bek yur pardın.
İşte bu kadar,
nokta, son.”
Sustu Tomson.
Ve ağzını açmadı bir daha.
İngilizler fazla konuşmayı sevmezler,
hele hümoru seven ölü İngilizler.
Tomson’ la Müller’i yanyana yatırdım.
Şiştiler yan yana,
yan yana yükseldiler yukarı doğru.
Balıklar Tomson’u afiyetle yediler,
fakat dokunmadılar ötekisine,
Hans’ın etiyle zehirlenmekten korktular anlaşılan.
Hayvan deyip geçme, Hacıbaba,
sen de hayvansın ama
akıllı bir hayvan…

Nazım Hikmet’in, eşi Piraye’ye ithaf ettiği “Memleketimden İnsan Manzaraları”, 2. meşrutiyetten 2. Dünya Savaşı (1908 – 1945) sonrasına kadar çok geniş bir zaman dilimini kapsıyor. Nazım,  Anadolu’nun gerçeklerini, işçisini, çiftçisini, köylüsünü, kahramanlarını ve biraz da kendi yaşam öyküsünü bu kitapta destanlaştırmıştır. Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı Memleketimden İnsan Manzaraları, şiir, roman, öykü, oyun, senaryo, destan olmayan ve hepsini içeren yeni bir türün habercisi olmuştur. 

Nazım Hikmet eseriyle ilgili şunları söylüyor;

- İstiyorum ki okuyucu 12,000 mısrayı bitirdikten sonra vıcık vıcık insan kaynaşan bir mahşerden geçmiş olsun,
- İstiyorum ki bu insan mahşerinin konkre ifadesi okuyucuyla muayyen bir devirdeki, muhtelif sınıflara mensup Türkiye insanları vasıtasıyla Türkiye’nin muayyen bir tarihi devredeki sosyal durumunu anlatsın,
- İstiyorum ki ikinci planda, Türkiye cemiyetini çevreleyen dünya durum muayyen bir devrede- anlaşılsın,
- İstiyorum ki -nereden gelip, nerede olduğunu, nereye gidildiği? sualine, sahamın içinde azamî imkânlarla cevap verilsin

Vera’nın Uykudan Uyanışı – Nazım Hikmet RAN Şiirleri

VERA’ NIN UYKUDAN UYANIŞI

İskemleler ayakta uyuyor
masa da öyle
serilmiş yatıyor sırtüstü kilim
yummuş nakışlarını
ayna uyuyor
pencerelerin sımsıkı kapalı gözleri
uyuyor sarkıtmış boşluğa bacaklarını balkon
karşı damda bacalar uyuyor
kaldırımda akasyalar da öyle
bulut uyuyor
göğsünde yıldızıyla
evin içinde dışında uykuda aydınlık
uyandın gülüm
iskemleler uyandı
köşeden köşeye koşuştular
masa da öyle
doğrulup oturdu kilim
nakışları açıldı katmer katmer
ayna seher vakti gölü gibi uyandı
açtı kocaman mavi gözlerini pencereler
uyandı balkon
toparladı bacaklarını boşluktan
tüttü karşı damda bacalar
kaldırımlar akasyalar ötüştü
bulut uyandı
attı göğsündeki yıldızı odamıza
evin içinde dışında uyandı aydınlık
doldu saçlarına senin
dolandı çıplak beline ak ayaklarına senin

Vera Tulyakova Hikmet, Nazım Hikmet’in 1960 ‘da Moskova’da evlendiği son eşidir. Nazım, eşi Vera’ya bir çok şiir yazmıştır.
 
Vera  Tulyakova,  1932 yılında Moskova’da doğdu. Sinema Enstitüsü Senaryo Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra sinema stüdyosunda canlandırma film bölümünde redaktör olarak çalıştı. Nazım Hikmet’le evlendikten sonra Ajans Novosti’de muhabir olarak görev aldı. Nazım’la beraber “İki İnatçı”  adlı tiyatro oyununu yazdı ve bir çok TV filminin yapımında bulundu.
 
Vera, Nazım’la tanıştığında evliydi ve bir kızı vardı. Nazım için eşinden ayrıldı. Nazım’da Vera’yla evlenebilmek için, sekiz yıldır birlikte olduğu Dr. Galina’ya Mokovada’ki apartman dairesi dışında, sahip oldu herşeyi noter huzurunda devretti.
 
Nazım’la Vera’nın tanışmaları, bir belgesel için Vera’nın Nazım’a telefon ederek evine gitmesiyle olmuştur.
 
Nazım’ın Vera’ya son vasiyeti, çok sevdiği ve özlediği memleketini gidip görmesi olmuştur.Vera Moskova’da küçük bir Anadolu evi gibi döşediği, duvarlarında Nazım’ın resimlerinin asılı olduğu evinde yaşamını sürdürmüştür. Vera öldüğünde Nazım’ın mezarının bulunduğu Novadevici Mezarlığı’nda yer olmadığından, bedeni yakılarak külleri Nazım’ın yanına gömülmüştür.

Vera İçin – Nazım Hikmet RAN Şiirleri

VERA İÇİN

Bir ağaç var içimde
fidesini getirmişim güneşten.
Salınır yaprakları ateş balıkları gibi
yemişleri kuşlar gibi ötüşür.
Yolcular füzelerden
çoktan indi içimdeki yıldıza.
Düşümde işittiğim dille konuşuyorlar,
komuta, böbürlenme, yalvarıp yakarma yok.
İçimde ak bir yol var.
Karıncalar buğday taneleriyle
bayram çığlıklarıyla kamyonlar gelir geçer
ama yasak, geçemez cenaze arabası
İçimde mis kokulu
kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,
çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil

Vera’nın Resmi – Nazım Hikmet RAN

VERA’NIN RESMİ
Kimseler yapamaz senin resmini
Kıyıdan açılanın tanyerinden esenin
Aramasınlar seni renklerin atlıkarıncasında
Dayanmış tahta parmaklığa bir bağ taraçasında iklimler
Bizden en uzak gezegenin kederi
Aramasınlar seni uyaklarında ışıkla gölgenin
Sen oyunun dışındasın oylumların da yüzeylerin de
Bir yerlerde bir sevinç günün birinde fışkırır
Kimseler yapamaz senin resmini
Kıyıdan açılanın tanyerinden esenin
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Gümüş kanatlı bir balık sıçrıyor enginde
Aynaların içine girip ötelere gitme boşu boşuna
Yitirilmiş erkekler gelir kadınlar koğuşuna geceleri
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Bir açılıp bir kapanır kapılar yüreğinde
Senin resmini ben yapacağım.

“Vera’nın Resmi”, Nazım’ın 04 Mayıs 1962 yılında  eşi Vera için yazdığı bir şiirdir.
Vera Tulyakova Hikmet, Nazım Hikmet’in 1960 ‘da Moskova’da evlendiği son eşidir. Nazım, eşi Vera’ya bir çok şiir yazmıştır.

Vera ya – Nazım Hikmet RAN

VERA YA
moskova’nın 110 kilometre doğusunda
oka ırmağından öğrendim gümüş türküsünü ırmakların
durup dinlemeden akıp gitmenin ululuğunu
ırmak gemilerinden suya düşen ışıkların çağrısını uzaklara
oka ırmağından öğrendim hasretlerinin dalgın deliliğini.
yaz geceler oka ırmağı
ince kumları ve sedefleriyle
ak bir kadını yıkayarak
aktı odamda kalın kütüklerin arasından
yaz geceleri düşmedi dallarından zamanların yaprakları
gitmeden gittim adını hala bilmediğim topraklara
“Vera ya”, Nazım’ın 16 Temmuz 1960 yılında son eşi Vera için yazdığı bir şiirdir.
Nazım’ın eşi Vera’ya son vasiyeti; çok özlediği, hasret kaldığı memleketini gidip görmesi olmuştur. O’da, 9. TÜYAP Kitap Fuarı dolayısıyla bir Yayınevinin konuğu olarak on günlüğüne İstanbul’a geldi. Nâzım’ın hasretimin şehri dediği İstanbul’a ilk gelişiydi bu Vera’nın. Vera İstanbul’da bir muhabirle yaptığı röportajında; Eşinin ülkesini ne denli sevdiğini ve özlediğini, kendisene de Türkiye sevgisini nasıl aşıladığını şöyle anlatıyor;
“Nâzım beni Türkleştirdi bir anlamda.  Hâlâ evimde Türk yemekleri pişer. Bana Türk edebiyatı ile ilgili birçok şeyi açıkladı, anlattı. Onları bana sevdirdi.
Çünkü Nâzım Türkiye ile ilgili ne bulsa toplar getirir, bana anlatırdı. Bunun için çok yakından tanıyorum birçok şeyi. O, sürekli Türkiye yi aradı, tabii onunla birlikte ben de… “

26 Mayıs 2013 Pazar

Nazım Hikmet'in En Güzel Sözleri- Resimli Sözleri





Nazım Hikmet Anlamlı Sözleri – Nazım Hikmet Aşk Sözleri - Nazım Hikmet Özgürlük Sözleri - Nazım Hikmet Tarafından Söylenmiş Güzel Sözler, Nazım Hikmek Aşk Sözleri ve Anlamlı Sözleri




  • Dost Uğrunda Ölmek Kolay, Fakat Uğrunda Ölünecek Dostu Bulmak Zordur.
  • Cebimde Yoktu ! Yüreğimden Verdim.
  • O Bensizliği Göze Aldysa, Ben Onsuzluktan Birşey Kaybetmem.
  • Yürekli Bir Kadının Başı, Yüreksiz Bir Erkeğin Omuzuna Ağır Gelir!
  • İnsαn Birisiyle Yαşlαnmαlı, Birisi Yüzünden Değil!
  • Yaşamak Ümitli Bir Iştir, Sevgilim.Yaşamak: Seni Sevmek Gibi Ciddi Bir Iştir.
  • Biz Başka Severdik. O Yüzden Başka Sevemedik.
  • Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin.
  • Pişman Değilim Yaşadıklarımdan, Öfkem Belki De Yaşayamadıklarımdan…
  • Aşk, Bazen Gitmekle Kalmak Arasında Verdiğin En Büyük Savaştır. Sevmeyenin Aklı, Gerçekten Sevenin Kalbi Kazanır Bu Savaşı.
  • Büsbütün Unuttum Seni Eminim, Maziye Karıştı Şimdi Yeminim, Kalbimde Senin Için …Yok Bile Kinim, Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin.
  • Sevmek, Sevdiğin Kişiyle Birlikte Olmak Değildir Unutma! Çünkü Aşk; Onunla Yaşamak Değil, Onu Yaşamaktır Aslında.. .
  • Kimselere Anlatamadım ..Kendime Bile ..Ola Ki Ağzımdan Kaçırır, Bir Daha Tutamam Seni.
  • Kadınlarımızın Yüzü Acılarımızın Kitabıdır. Acılarımız, Ayıplarımız Ve Döktüğümüz Kan Karasabanlar Gibi Çizer Kadınların Yüzünü.
  • Yapraklara Dallara, Yeşillere, Allara, Nice Nice Yıllara Gülüm, Nice Nice Yıllara. Yaprak Dala, Al Yeşile Yaraşır, Gayrı Bundan Böyle Vermem Seni Ellere.
  • Bir Meltem Olacak Rüzgarım Dahi Kalmadı Benim. Dağlara Çarptım Her Esişimde. Yollara Küfrettim Her Gidişinde.
  • Önemli Olan Zamana Bırakmak Değil, Zamanla Bırakmamaktır.
  • Büyük Bir Hayal Kırıklığı Yaşayıp Ben Artık Kimseyi Sevemem Deme! Unutma Ki, En Güzel Çiçekler Mezarlıklarda Yetişir.
  • İnsanlar Işine Gelince Değil De Vicdanına Değince Iyilik Yapsalardı; Bugün Çıkar Ilişkileri Değil, Gerçek Sevdalar Yaşanırdı !
  • Benim Kelime Hazinem Çok Geniştir, Derdim. Senin Bir Kelimene Yetemedim ; Git, Ne Demekti Sevgilim ?
  • Yolunu Beklerken Daha Dün Gece, Kaçıyorum Bugün Senden Gizlice. Kalbime Baktım D…A Işte Iyice; Anladım Ki Sen De Herkes Gibisin!
  • Artık Şaşırtmıyor Beni Dostun Kahpeliği, Elimi Sıkarken Sapladığı Bıçak.Nafile, Artık Kışkırtamıyor Beni Düşman.
  • Birgün Bensizlik Çalar Kapını. Benli Dünleri Düşünür, Avunursun… Sanma Ki Yalanlar Içinde, Ben Gibi Bir Doğru Bulursun …
  • Bazen Önemli Olmamalı Gidecek Olan Yada Gelmeyen. Çünkü Bazen, Başlaman Gerekir Her Şeye Yeniden.
  • Korkma Bana Âşık Olmaktan Ya Da Çekip Gitmekten. Çünkü Kalbimdeki Hiçbir Cesedi Sahipsiz Bırakmadım Ben.
  • Artık Ne Geri Gelmeni Beklerim Ne De Ben Gelirim. Nasılsa Ben Bir Şey Kaybetmedim, Sen Bensizliği Seçtin. Karar Senin.
  • Her Gelen Sevmez Ve Hiçbir Seven Gitmez Unutma. Bil Ki; Giden Dönüyorsa Sevdiğinden Değil, Kaybettiğindendir Aslında!
  • Ne Acıdır Insanın Bildiğini Anlatamaması. ‘Ben’ Deyip Susması, ‘Sen’ Deyip Ağlamaklı Kalması.
  • Ne Kadar Seviyorsun Dersen ; O Kadar Işte.. Tavanı Kadar Sokağın Ve Dibi Kadar Cehennemin…
  • Döğüşebilirim, Doğru Bulduğum, Haklı Bulduğum, Güzel Bulduğum Herşey Için, Herkes Için, Yaşım Başım Buna Engel Değil.
  • Korkma Giderken ‘B’yi Alıyorum, Gerisini Sana Bırakıyorum. Nede Olsa Sen Bitirdin B/Izi. Öyleyse Sende Kalmalı ‘Izi’..
  • Kelebek Misalidir Aşk; Anlamayana Ömrü Günlük, Anlayana Bir Ömürlük!
  • Ve Sana Söylemek Istediğim En Güzel Söz: Henüz Söylememiş Olduğum Sözdür.
  • Koşuyor Altı Yaşında Bir Oğlan, Uçurtması Geçiyor Ağaçlardan, Siz De Böyle Koşmuştunuz Bir Zaman. Çocuklara Kıymayın Efendiler.
  • Durup Dururken Hiç Bitmeyecekmiş Gibi Bağlanıyorum Başladığım Güne Ve Her Seferinde Sen Çıkıyorsun Suyun Yüzüne.
  • Evet.. Belki Umudum Kalmadı Geleceğimden; Ama Asla Pişman Değilim Geçmişimden.
  • Hani Derler Ya Ben Sensiz Yaşayamam Diye İşte Ben Onlardan Değilim Ben Sensiz De Yaşarım; Ama Seninle Bir Başka Yaşarım…
  • Vicdanla Birlikte, Şeref Ararım Ben Sevdiklerimde. Her Zaman Doğru Değildir Elbet Seçimlerim; Zaman Gelir, Şerefsizleri” De Severim..
  • Ellerine Dokunmak Isterim, Dokunamam Arkasından Camın. Ben Bir Şaşkın Seyircisiyim Gülüm, Alacakaranlığımda Oynadığım Dramın.
  • İnsan Ya Hayrandır Sana, Ya Düşman. Ya Hiç Yokmuşsun Gibi Unutulursun, Yada Bir Dakika Bile Çıkmazsın Akıldan.
  • Hapşurduğumda; Çok Yaşa, Iyi Yaşa Yerine Benimle Yaşa Deseydi Keşke. Bende; Sende Gör Değilde, Emrin Olur Deseydim Sessizce.
  • Hoş Geldin! Biz Bıraktığın Gibiyiz. Ustalaştık Biraz Daha Taşı Kırmakta,Dostu Düşmandan Ayırmakta…
  • Ne Kötüdür Insanın Aklıyla Yüreği Arasında Çaresiz Kalması. Ne Kötüdür Ona An Kadar Yakın, Bir Asır Kadar Uzak Olması !
  • Pişman Değilim! Sadece Dön Bak Arkana; Ne Için, Nelerden Vazgeçtin? Neler Dururken, Sen Neyi Seçtin.
  • Ne Ben Sana Kızarım, Ne De Zatın Zahmet Edip Bana Küssün. Artık Seninle Biz, Düşman Bile Değiliz.
  • Benim Sevdasında Bencil; Ama Yüreğinde Sağlam Sevdiğim. Aklıma Gelişini Seveyim: Ne Güzel Darma Duman Ediyorsun Beni.
  • Kimi Insan Otların Kimi Insan Balıkların Çeşidini Bilir Ben Ayrılıkların. Kimi I…Nsan Ezbere Sayar Yıldızların Adını Ben Hasretlerin.
  • Ben Hem Kendimden Bahseden Şiirler Yazmak Istiyorum, Hem Bir Tek Insana, Hem Milyonlara Seslenen Şiirler.
  • Sen Benim Sarhoşluğumsun, Ne Ayıldım, Ne Ayılabilirim, Ne Ayılmak Isterim!
  • Özledin, Içtin, Ağladın, Güldün, Şarkılar Söyledin, Şiirler Yazdın. Peki O Ne Yaptı ? Deme. Herkes Kendinden Sorumludur Aşkta.
  • Bilmezden Gelişim, Aptala Yatışım Kaybetme Korkumdan Değil; Karşımdakilerin Yalan Söyleme Potansiyellerine Olan Merakımdandır.
  • Belki Ben Sana Sevmeyi Öğretemem , Ama Sen De Bana , Unutmayı Öğretmezsin . Belki Ben Sana Kavuşmayı Öğretemem, Ama Sen De Bana , Ayrılığı Öğretemezsin.
  • Yani, Öylesine Ciddiye Alacaksın Ki Yaşamayı,Yetmişinde Bile, Mesela, Zeytin Dikeceksin. Hem De Öyle Çocuklara Falan Kalır Diye Değil,Ölmekten Korktuğun Halde Ölüme Inanmadığın Için.
  • Gelinler Aynada Saçını Tarar, Aynanın Içinde Birini Arar. Elbet Böyle Sizi De Aradılar. Gelinlere Kıymayın Efendiler.
  • Geliyorum Dedi. Benden Bile Kovdum Beni. Ama Ne O Geldi Ne De Kovduğum Ben Geldi Geri. Sensizdim Bir De Bensiz Bıraktın Beni.
  • Gökyüzünde Atomlu Tek Bulut Kalmayıncaya Kadar, Malı Mülkü, Aklı Fikri, Canı Neyi Varsa Verebilmeli Büyük Hürriyete Şiirlerimiz.
  • Arkadaşlık Ağaca Benzer,Kurudu Mu Bir Daha Yeşermez.
  • İnsanların Kanatları Yok,Insanların Kanatları Yüreklerinde.
  • Içimde Ikinci Bir Insan Gibidir Seni Sevmek Saadeti.
  • Sende, Ben, Imkânsızlığı Seviyorum, Fakat Asla Umutsuzluğu Değil.
  • Ya Ölü Yıldızlara Götüreceğiz Hayatı,Ya Da Ölüm Inecek Yeryüzüne.
  • Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek Ve Hür Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine.
  • En Fazla Bir Yıl Sürer Yirminci Asırlarda Ölüm Acısı.
  • Düşmana Inat Birgün Daha Fazla Yaşayacaksın.
  • Gökyüzünü Başımın Üstünde Görmek Bana Yasak.
  • Ölüm Kendinden Önce Bana Yalnızlığını Yolladı.
  • Geçtim Putların Ormanından Baltalayarak, Ne De Kolay Yıkılıyorlardı.
  • Kim Bilir.. Masalınızın Kahramanı, Başka Bir Hikayenin Figüranı Olmaya Gitmiştir Belki De.
  • Benim Gönlüm Bir Kartaldır.
  • İçimde Mis Kokulu Kızıl Bir Gül Gibi Duruyor Zaman.
  • Mesele Esir Düşmekte Değil,Teslim Olmamakta Bütün Mesele.
  • Ve Aynı Ihtirasla Tekrar Ediyorum Yine.Onlar Ki; Toprakta Karınca,Su Da Balık, Havada Kuş Kadar Çokturlar.Korkak,Cesur,Cahil Ve Çocukturlar.
  • Gerçek Yaşamdan Kaçan Ve Onunla Bağıntısız Konuları Işleyen Kimse,Saman Gibi Anlamsızca Yanmaya Yargılıdır.
  • Sen Yanmasan,Ben Yanmasam,Biz Yanmasak Nasıl Çıkar Karanlıklar Aydınlığa?
  • Dörtnala Gelip Uzak Asya’dan Akdenize Bir Kısrak Başı Gibi Uzanan Bu Memleket Bizim.
  • Tahir Olmak Da Ayıp Değil Zühre Olmak Da,Hattâ Sevda Yüzünden Ölmek De Ayıp Değil.
  • Gerçek Şair Kendi Aşkı,Kendi Mutluluğu Ve Acısıyla Uğraşmaz.Şiirlerinde Halkının Nabzı Atmalıdır.
  • O, Yalnız Ağaran Tanyerini Görüyor Ben, Geceyi De Sen, Yalnız Geceyi Görüyorsun, Ben Ağaran Tanyerinide.
  • Ben Türk Dillinin Şairiyim. Hayatımı Buna Adadım.
  • Bir Senfoni Vardı Kulağımda Çalınan,Bitti Artık Hepsi.
  • Serçe Gibisin Kardeşim.
  • Giderayak Işlerim Var Bitirilecek, Giderayak.
  • Kararmasın Yeter Ki;Sol Memenin Altındaki Cevahir!
  • Boğazlanan Bir Çocuğun Kanı Gibi Aktı Zaman.Sonra Resmen Kapandı O Fasıl,Şimdi Üçüncüden Bahsediyor,Amerikan Doları Fakat Gün Işıdı Herşeye Rağmen.
  • Ben Içeri Düştüğümden Beri Güneşin Etrafında On Kere Döndü Dünya.
  • Şimdi On Yaşına Bastı.Ben Içeri Düştüğüm Sene Ana Rahmine Düşen Çocuklar.
  • Yeni Meydanlar Açılmış Uzaktaki Şehrimde.
  • Pamuk Gibiydi Bembeyazdı Ekmek.
  • Yazılarım Otuz-Kırk Dilde Basılır, Türkiye’mde Türkçemle Yasak!
  • Ve Gayrisi Mesela Benim On Sene Yatmam Laf-I Güzaftır.
  • Nazım Hikmet Vatan Hainliğine Devam Ediyor Hala.
  • Vatan Çiftliklerinizse,Kasalarınızın Ve Çek Defterlerinizin Içindekilerse Vatan,Vatan, Şose Boylarında Gebermekse Açlıktan,Vatan, Soğukta It Gibi Titremek Ve Sıtmadan Kıvranmaksa Yazın,Fabrikalarınızda Al Kanımızı Içmekse Vatan,Vatan Tırnaklarıysa Ağalarınızın,Vatan, Mızraklı Ilmühalse, Vatan, Polis Copuysa,Ödeneklerinizse, Maaşlarınızsa Vatan,Vatan, Amerikan Üsleri, Amerikan Bombası, Amerikan Donanması Topuysa,Vatan, Kurtulmamaksa Kokmuş Karanlığımızdan,Ben Vatan Hainiyim.
  • Benim Idealimdeki Rejim Olsa, Ben De Seni Astırırdım. Sonra Da Darağacının Altına Oturup Hüngür Hüngür Ağlardım! (Necip Fazıl’ın ‘Benim Idealimdeki Rejim Olsa Seni Astırır, Sonra Da Mezarını Türbe Yaptırırdım’ Sözüne Cevaben)
  • 66 Santimetre Karede Gülüyor, Ağzı Kulaklarında, Amerikan Amirali.Amerika, Bütçemize 120 Milyon Lira Hibe Etti, 120 Milyon Lira.”Amerikan Emperyalizminin Yarı Sömürgesiyiz,Dedi Hikmet.
  • Memleketimi Seviyorum:Çınarlarında Kolan Vurdum, Hapisanelerinde Yattım.Hiçbir Şey Gidermez Iç Sıkıntımı Memleketimin Şarkıları Ve Tütünü Gibi.
  • Memleketim:Bedreddin,Sinan,Yunus Emre Ve Sakarya,Kurşun Kubbeler Ve Fabrika Bacaları Benim O Kendi Kendinden Bile Gizleyerek Sarkık Bıyıkları Altından Gülen Halkımın Eseridir.
  • Topraktan Öğrenip Kitapsız Bilendir.Hoca Nasreddin Gibi Ağlayan,Bayburtlu Zihni Gibi Gülendir.Ferhad’dır.Kerem’dir.Ve Keloğlan’dır.
  • Tavşan Korktuğu Için Kaçmaz,Kaçtığı Için Korkar.
  • Antepliler Silâhşor Olur,Uçan Turnayı Gözünden,Kaçan Tavşanı Ard Ayağından Vururlar.
  • Bu Göl İznik Gölüdür.Durgundur.Karanlıktır.Derindir.Bir Kuyu Suyu Gibi Içindedir Dağların.
  • Yağmur Yağıyordu Boyuna.Sözü Onlar Alıp Dediler Ona :”Daha Pazar Kurulmadı Kurulacak.Esen Rüzgâr Durulmadı Durulacak.Boynu Daha Vurulmadı Vurulacak.
  • İki Şey Var Ancak Ölümle Unutulur,Anamızın Yüzüyle Şehrimizin Yüzü.
  • Şair Başarılı Olmak Için,Yapıtlarında Maddi Yaşamı Aydınlatmak Zorundadır.
  • Nabzını Boşlukta Sayan Bir Gece.
  • Yoldaşlar, Nasib Olmazsa Görmek O Günü, Ölürsem Kurtuluştan Önce Yani, Alıp Götürün Anadolu’da Bir Köy Mezarlığına Gömün Beni.
  • Yoldaşlar, Ölürsem O Günden Önce Yani, Öylece Gibi De Görünüyor, Anadolu’da Bir Köy Mezarlığına Gömün Beni, Ve De Uyarına Gelirse, Tepemde Bir De Çınar Olursa, Taş Maş Da Istemez Hani.
  • Matematik, Sibernetik, Fizik, Müzik, Tüm Bunlar, Eninde Sonunda, Sadece, Insanlar Şiir Okumayı Öğrensinler Ve Anlasınlar Diye Gereklidir.
  • Ne Ben Sezarım, Ne De Sen Brütüssün.Ne Ben Sana Kızarım Ne De Zatın Zahmet Edip Bana Küssün.Artık Seninle Biz,Düşman Bile Değiliz .