türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mayıs 2013 Salı

Nazım Hikmet'in "Yusuf ve Züleyha" Eserinde Folklorizm

Dünyanın birçok dahi sanatçıları gibi Doğu'nun güçlü kalem sahipleri folklor örneklerinden, halk

yaratıcılığından beslenerek paha biçilmez, nadir sanat eserleri yaratmışlardır. Nizami, Fuzuli, Sadi, Hafız, Ali Şir Nevai, Abdurrahman Jami, Firdevsi, Emir Hüsrev Dehlevî gibi kalem üstatları halk edebiyatı türlerinden faydalanarak edebiyat dünyasında eşsiz sanat incileri yaratmış ve kendinden sonra gelen nesillere bu geleneği devam ettirmeleri için güçlü bir edebi okul bırakıp gitmişlerdir.

Bu edebi okulun takipçileri birkaç yıldır, bu gelenekleri yaşatmakla dünya edebiyatı hazinesine değerli sanat eserleri armağan etmişlerdir.
 
Birçok sanatkarlar kendi arzu ve fikirlerini okuyucusuna ulaştırmak için folklor motiflerini ve imgelerini kullanarak yarattıkları güçlü sanatsal eserleriyle dünya halkları arasında sevilmektedir.

 
Halkın estetik duygularını, sanatsal tefekkürünü, efsanevi görüşlerini aks ettirmek esatir, efsane, destan, masal ve diğer halk yaratıcılığı örneklerindeki sücet, imge ve motifler bir çok sanatçının siyasi, eğitici, felsefi görüşlerini aks etirmək için etkili araçlardan olmuştur.


Dünya kültürüne en iyi katkılarda Türk halkları, sözlü şekilde yarattıkları folklor örnekleri ile birlikte yüksek-beşeri fikirler tebliğ eden değerli yazılı sanatsal eserler yaratan sanatçıları ile ün kazanmıştır.
 
Yirminci yüzyıl Türk dünyasının hayatında yeni bir dönemdir. Bu dönemde edebiyata gelen, kendi sözü, sanatı, set-çizgisiyle seçilen birçok sanatkârlarımız gibi Nazım Hikmet milletinin, vatanının aydınlık geleceği uğruna kalemini süngüye çeviren alevli, mücadeleci bir Türk sanatçısı idi. Yarattığı tüm eserlerinde yorulmadan insanların mutluluğunu, müreffeh hayatını görmek arzusu ile yaşayan Nazım Hikmet, halk edebiyatına derin köklerle bağlı bir sanatçı olmuştur.
 


Gorki, "Folklorden habersiz yazar, kötü yazardır". Nazım Hikmet hem mensup olduğu ulusun, hem dünya halklarının yarattığı zengin folklor kaynaklarına saygılı, kendi yaratıcılığını yönlendirdiği halk sanatına sevgi besleyen, zamanının kudretli sanatçılarından biri olarak bilinir. 

Efsanelerden, masallardan, destanlardan ve onların sücetlerinden tüm ülkelerin ve tüm dönemlerin yazarları kendi arzu ve isteklerine, yaratıcılık tahayyülllerine uygun olarak ustalıkla kullanmıştır. Büyük sanatkarımız Nazım Hikmet gelenekleri sürdüren 9ın seçkin sanatçılarından biridir. O, Yakın ve Orta Doğu Avrupa halklarının manevi hazinesinin incilerinden olan folklör örneklerinin sücetlerini yazılı edebiyata taşıyarak yarattığı eserleri yeni fikir içerikleriyle zenginleştirmiş, orijinal değerli sanat eserleri yaratmış ve kendisine ebedi şöhret kazandırmıştır. Onun "Yusuf ve Züleyha", "Ferhat ve Şirin" ve "Demoklesin kılıcı" piyesi, folklor motifleri üzerinde ayarlanmış. 

Yazar ister "Ferhat ve Şirin", ister "Yusuf ve Züleyha", gerekse "Demoklesin kılıcı" eserini yazmaya başlamadan önce, her şeyden önce yazılı ve sözlü halk örneklerini aramış ve incelemiştir.
 
"Yusuf ve Züleyha" eserini yazarken hem Tevrat, İncil, Kuran gibi dini yazılı kitapları, halk içerisinde ağızlarda dolaşan rivayetleri, masalları dikkatle öğrenmiştir. Kendisinin dediği gibi" Yusuf'un hikayesi bizim Türk şiirine girmiştir. Köylerde ve küçük şehirlerde okunan kitaplarda da Yusuf ve Züleyha hikayesi meşhurdur.  


Bu kitaplardan bir çoğu elime düştü. "Yusuf ve Züleyha" hikayesini döne döne ve severek okudum. 

19 Mayıs 2013 Pazar

Nazım Hikmet'in Çocukken Yazdığı Şiiri

Nazım Hikmet, 1914 Yılında, Daha Çocukken Şu Mısraları Yazmış:

“Yine büyük Türk adı
Dağlar, taşlar aşacak
Yine Türk’ün bayrağı
Kaleleri yıkacak
Yine Türk’ün gemisi
Denizleri aşacak
Anar. “Kerem gibi”
Yine Türk’ün sanatı
Avrupa’ya taşacak
Yine Türk’ün sinesi
Vatan aşkıyla dolacak
İşte bundan emin ol
Emin ol ki, olacak
Yine Türk’ün tarihi
Yıldızlı sayfalar yazacak.”
Kırk beş yıl sonra ise şöyle demişti:
“Memleketimi seviyorum:
Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
Memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
Memleketim:
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları…
Hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır.
Çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
Yarı aç, yarı tok,
Yarı esir…”